Ana içeriğe atla

Dinsiz Ahlak Olur mu?


Öncelikle yanlış anlamalarının önüne geçmek için şunu belirtmek istiyorum. Benim demek istediğim şey bir non teist ahlaklı olamaz değil. Non teist kendi "benceleriyle" temelsiz bir ahlak oluşturabilir ve bunu uygulayabilir. Oluşturduğu ahlak da büyük ihtimal coğrafyaya zamana ve toplumun kolektif hafızasına göre değişkenlik gösterir. Ama kesin/mutlak yoksa bütün insanları bağlayıcı bir ahlaki ilkeler normundan bahsetmek mümkün ve rasyonel olmaz. Sonsuz güçlü ve her şeyi bilen bir varlığın yargısına atıfta bulunmaksızın mutlak bir ahlak ol(a)maz diyorum. İddiamı desteklemek için nihilist dolayısıyla da non teist olan Nietzsche'nin ahlak hakkında bir sözünü sizinle paylaşmak istiyorum:

"İnsanoğlu hangi koşullar altında yaratmıştı bu iyi ve kötü değer yargılarını?"¹

Nietzsche'nin bu sözü kendi görüşüyle tutarlıydı. Eğer mutlak bir din yoksa iyi ve kötü görecelidir yani ahlak görecelidir dolayısıyla din olmadan ahlakı temellendiremeyiz. Ahlakın temellendirmesi tartışmasında çoğu non teist bir vicdanının olduğunu ve ahlakı da bunun üzerine temellendirebileceğini söylüyor. Fakat bu çok zayıf ve tutarsız bir iddiadır. Immanuel Kant'ın ortaya koyduğu "numen" kavramı bu iddiayı çürütmek için yeterlidir.
Bir diğer karşı argüman da ahlakı evrimle temellendirmektir. Fakat evrimsel süreçte kazandığımız ve çoğu kişi tarafından ahlaksız karşılanacak özellikler de vardır. Örnek vermek gerekilirse cinsel açlık ve yorulmama isteği (tembellik) belirleyici örneklerdir.

Non teistlere karşı en çok kullanılan örnek ensesttir. Ensest ilişkinin ahlak dışı olduğu senaryoda, din olmadan bunun temellendirilmesi hiçbir şekilde yapıl(a)maz. Yapmaya çalıştıklarında daha önce bahsettiğim gibi evrim kanıt olarak kullanılıyor fakat bir non teist "Hayvanlar da ensest yapıyor ben de hayvanlar gibi hazcı yaşamak istiyorum." veya "Ben genetik bir sorun olduğunu düşünmüyorum insanları korkutmak için uydurulmuş olabilir." diyebilir. Bu sizin için değişik veya saçma fakat onun görüşlerine göre tutarlı olabilir.

Yanlış anlaşılmaların önüne geçmek adına üstüne basa basa belirtmek istiyorum ki ben non teistler ensest yapsın demiyorum. Şu iyi anlaşılmalı, dini inancı olanlar, dinleri emrettiği için ahlaklı olduklarını düşünmüyor. Göreceli ahlak algısının varlığı dolayısıyla doğuştan gerçekliklerin olduğunu muhakeme ediyor. Özetle "zihnimizde bir ahlaki bir temel var, bunun sebebi tanrı olmalı" diye düşünüyor. Ondan sonra, "siz objektif ahlakı temellendiremiyorsunuz", bu mantıkla ensest ilişkiye karşı çıkmanız rasyonel ve tutarlı değil, sonuçta iki tarafın da isteği var" şeklinde eleştiriliyor. Bu, saldırganca veya uydurma bir eleştiri değildir.

Dinden bağımsız bakacak olursak ensest ilişkiye giren bireylerin yaptıklarının ahlak dışı olduğuna dair kanıt nedir? Senin kendi oluşturduğun ahlak tanımına ve vicdanına ters gelmesi mi? Ontolojik bakış açısıyla yalnızca maddeyi yorumladığımız zaman ortaya çıkan sorunlar sadece ahlak felsefesi ile ilgili değil. Aynı şekilde estetik, sanat, iyi güzel algılarımızın da temellendirilememesi söz konusu. Dinlediğimiz bir şarkının, ardı ardına gelen notaların veya sözcüklerin, yalnızca maddesel bir hayat varsayımında bizde oluşturduğu anlam nedir? Sanat görüşlerimizin oluşmasının sebebi nedir? Veya yine bu yalnızca maddesel varsayımda nasıl oluyor da bir amaca yönelik insan bilinci ortaya çıkar? Öz farkındalık, farkındalığın farkındalığı gibi insana has bir özellik, materyalist evrende nasıl karşılık bulur? Bütün bunların olumlu veya olumsuz cevabı ancak felsefe ile mümkündür. Kısaca bilimle veya vicdanla açıklanamaz.

Önemli ve kilit noktada olan soru şu; yalnızca belirli hareketler yapan ve parçacıktan oluşan maddesel bir evrende, ahlak algısı nasıl ve neye göre gelişir? İyi veya kötü algımızın temeli nedir, neye göredir? Bu konuya çıkıp da vicdan cevabını veren kişiye şunu sormamız lazım. Nesnel bir temellendirmeden bahsederken neden öznel olan vicdan kavramı karışıyor? Bu bakış açısına göre insanlar ahlaklı ve ahlaksız olarak ikiye ayrılıyor ve vicdansız olanların yapacak hiçbir şeyi yok, onlar her durumda ahlaksız.

Bunlardan sonraki şey, ahlakın mutlak/kesin şekilde var olmasıyla; ahlak algısının konulardan bağımsız, nesne formunda zihni aşkın bir şekilde var olmasının farklı şeyler olduğu konusu. Bundan dolayı evrimsel geçmişin kendi içinde düzene bağlı ve tutarlı bir ahlak oluşturduğu yönündeki düşünce ve devamındaki akıl vicdan uzantısı, ancak "ahlakın nedenine" cevap verebilir fakat nasıl temellendiği hakkında bilgi veremez.

Maddeden münezzeh, yüce bir ideanın gerekçelendirmesi hiçbir şekilde yapılamıyor. Metodolojik şekilde örneklemek gerekirse, dışarı çıkıldığında duyusal yollarla insanı kavramak (işitmek, görmek, duymak vs), insanları sıfatlandırmak için yeterliyken; zihnimizde canlanan yalnızca insan nesnesinin sebebini algılamak için yeterli olmuyor. Özetle idealar dünyasında, yani soyut gerçeklikte karşılığını bulmak, ancak metafizik düzlemde mümkün.

Yine aynı düşünceyle evrimsel sürecin ahlakı temellendirebilmesi söz konusu olamaz. İlk kez David Hume'un ortaya attığı ve ardından gelen kişilerin de kabul ettiği görüş bu konuda açıklayıcı olacaktır: 

"Bilim ile ilgili açıklamalardan -meli, -malı içeren yargılar çıkmaz/çıkamaz."

Örnek verecek olursak tecavüzcü bir grubun sayılarının artamaya başlaması senaryosunda, "bu düzende kendi kendilerine yok olmalılar veya diğer insanlar tarafından dışlanıp, gelişip yaygınlaşmalarına engel olunmalı" şeklindeki bir görüş, felsefi gerçekliğe ve hakikat anlayışına atfedil(e)mez. Hakikat; -meli, -malı anlayışından bağımsızdır.

İkinci Dünya Savaşı sırasında Naziler ve Alman vatandaşlarının çoğunluğunun, Nazi görüşünü benimseyip yaymaya çalıştıklarını ve Almanların atom bombası bulma çalışmalarını göz önünde bulundurursak; Nazilerin üstün ırk olmayanları yok ettiği bir senaryoda, Nazi görüşüne sahip olan bir insanlıktan söz etmek mümkün olacaktı. Bu insanlığın gelişip, çoğalıp kurguladığı bir düzende, evrimsel ve fiziki süreç, bu şekilde nesnel /mutlak ahlak ve gerçekliğe atfedilebilecek  miydi? Sizce bu rasyonel olabilir mi?

Şimdi ise bir non teistin (dinsizin) neden ensesti ahlaksızlık olarak göremeyeceğini anlatacağım. Bununla doğru orantılı olarak peygamberin kendisi ile kan bağı dahi bulunmayan Hz. Zeyd'in eski karısı Zeynep ile evlenmesi olayını da neden bir non teistin ahlaksızlık olarak göremeyeceğini ve eleştiremeyeceğini anlatmış olacağım.

İki özgür bireyin özgürce kendi arasında yaşadıkları ilişkiye neden ve neye dayanarak karşı olabiliriz? Başta Rusya olmak üzere bazı batı ülkelerinde anne oğul, baba kız ya da iki öz kardeş ensest ilişkileri normallik kazandı. Bu insanlar kendi istekleriyle davranış sergiliyorlar ve gayet de keyifleri yerinde, son derece memnunlar. Siz sağlıksız nesiller oluşur demeden ben söyleyeyim. İlişkiye girip sağlıksız nesiller de doğurmayacaklar. Yani ilişkiye girmeye karar verirlerse önce genetik testi yaptıracak, hastalıklı çocuk doğma ihtimali çıkarsa da ilişkiye girmeyecekler. Yani sadece zevk için beraber olacaklar ve ahlakı evrimle temellendirmek isteyenler için söylüyorum doğada eşcinsellik olduğu gibi ensest de var.

Sonuç olarak dinden bağımsız ensest ilişkiye ahlaklı veya ahlaklı diyebilme imkanı olamaz. Bana göre ensest kötüdür diyebilirsin lakin bu yine ensesti ahlaksız olarak tanımlaman için yeterli bir neden değildir. Bunu bir örnekle anlatacak olursak, ben pırasa yemeyi sevmiyorum tadı ve kokusu midemi bulandırıyor bu yüzden pırasa yemek ahlaksızlıktır diyorum. Bu rasyonel midir? Hayır kesinlikle rasyonel değildir.  Ahlak da, kötülük ve iyilik de, kişisel/öznel görüşlere dayandırılarak temellendirilebilecek bir kavram değildir.

Ensest konusunda yapılan itirazlar biri de ilk insanımsılar da ensestle çoğaldı ve bunlar olurken Allah neden yasaklamamıştı. Öyle düşünmeme rağmen, Adem ile Havva'nın çocuklarının aralarında birleştiği ihtimalini doğru farz edelim. Ensest ilişkinin günah olduğunu belirleyen kim? Allah. Zaten Allah'ın bize gönderdiği dindeki emirler ve yasaklara bakarak belirliyoruz neyin ahlaklı, neyin ahlaksızlık olduğunu. Adem'in çocukları yeryüzündeki tek insan topluluğuysa ve ensestin yanlış olduğu onlara bildirilmediyse, onlar için ensestin yanlış olduğunu söylemek adına hiçbir rasyonel kanıtımız yoktur.

KAYNAKÇA:

1: F. Nietzsche, Ahlâkın Soy Kütüğü, Kabalcı Yayınları, ss. 9

Yorumlar

  1. Dine inanan felsefe yapmasın lütfen adam gelmiş ensesti normalleştiriyor skdkjslskslskskslsk

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ensestin normalleştirildiğini anlamak için değişik şeyler yaşamış olmalısın. Yazıdan çıkmıyor çünkü. Selam.

      Sil
    2. Selam diyip konuyu farklı yerlere çekiyorsun kendini kandırıyorsun bizi de kandırma

      Sil
    3. Okumak yerine koklarsanız böyle anlamanız normal, Vesselam.

      Sil
    4. O kadar anlaşılmaz yazmış ki 4 kere okudum birde vesselam ne türkçe konuşun

      Sil
    5. Bu yorum yazar tarafından silindi.

      Sil
    6. Yeteri kadar açık bence. Vesselam Arapça kökenli bir kelimedir. İşte bu kadar, son söz budur anlamlarında kullanılır.

      Sil
    7. Vesselam ne demiş duyarcı arkadaş,madem çok seviyorsunuz dilinizi o halde söyleyin.Kadar ne,kere ne?Türkçe konuşun lütfen.Henüz imla kuralları hakkında bilgisi olmayan kişi okuduğunu anlayamadığı için sağa sola saldırıyor.Dediklerinizde samimi iseniz,troll değlseniz-ki öylesiniz- kimmişsiniz bakalım Sayın Pisikateist?

      Sil
    8. Arap seviciliğine değinmek istemiyorum ama troll olduğumu nerden çıkardın?

      Sil
    9. Bu yorum yazar tarafından silindi.

      Sil
    10. Aklı başında bir insanın ciddi şekilde bu ve daha önceki yazılara bu şekilde yorum yazacağını düşünmüyorum,sırf düşmanlık/trollük için kurulan bir hesap olması daha olası.Arapça kökenli bir kelime kullanıldı diye Arap seviciliği oluyormuş,yazdıklarınızda Arapça kökenli kelimeler olmasa hadi neyse.Ancak her türlü tutarsızsınız.

      Sil
    11. İnsanların beyinlerinin yıkıyorsunuz argümanlarımı söylediğimde ad hominem yapıp troll iftirası atıyorsunuz

      Sil
    12. Furkan'a katılıyorum. Çoğu kelime Arapçadan Türkçeye geçmiştir vesselam gibi basit bir kelimeyi bile bilmemeniz açıkcası garip geldi.

      Sil
    13. Sen arapça konuşabilirsin ben ise atam Mete Han gibi ülkemi savunuyor olucam

      Sil
    14. Argüman? Daha ne olduğunu bilmeden sallayan kimse mi argüman sunuyor? Dine inanan felsefe yapmasın derken ad hominem yapan da sizdiniz zaten.Görüşümü bilmeden yazımın altına bana ait olmayan bir görüşü yazan da sizdiniz.Rasyonel tartışmayı bilmeyen de sizsiniz.İftira derken dahi iftira atan da sizdiniz.Her şeyin altına daha anlamadan gülen de sizdiniz.Size tavsiyem,rasyonel tartışmanın ilkelerine göz atın.Göz attıktan sonra 'vay be,hiç rasyonel tartışamamışım' diyor olmalısınız ancak diyeceğinizi hiç sanmıyorum.Kendi doğrularınızla kalın Sayın Pisikateist.

      Sil
    15. Bana irrasyonelsin diye hakaret edip rasyonel tartışma diyorsun sana önerim Atatürk oku en azından gerçekleri görürsün

      Sil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Kur'an ve Huri Kavramı

Bu yazımızda Kur'an'daki huri kavramının ve cennette vadedilen ödüllerin bir değerlendirmesini yapacağız.   1) Huriler sadece erkeklere verilen bir ödül mü?   Arapça'da isimler cinsiyet bakımından  müzekker  ve  müennes  yani eril ve dişil olarak ikiye ayrılır. Erkek ve kadının karışık olduğu bir topluluğa veya sadece erkeklerin olduğu bir gruba yönelik bir hitap söz konusu olduğunda müzekker, yani erkek takı kullanılır.¹  Mesela "...Onlar için orada (Cennet'te) temiz eşler vardır..." [2:25] derken müzekker kullanılır. Eğer hitap erkek zamir ve erkek kalıplar üzerinden getiriliyorsa muhatap herkestir, kadın-erkek ayrımı söz konusu değildir. Buna bir örnek verecek olursak:   Müminun Suresi 1.Ayette " قَدْ اَفْلَحَ الْمُؤْمِنُونَۙ " ifadesi yer alır.  "Müminler kesinlikle kurtuluşa ermiştir" mealindeki bu ayette "müminler" kelimesi için kullanılan kelime yine erkek kalıptadır. Bu kurtuluşa erenler arasında kadınlar y

Çoklu Evrenler ve İslam

Paralel evren, çoklu evren olarak tanımlanan birbirinden farklı gözlemlenebilir evrenlerin hipotezsel toplamıdır. İçinde bulduğumuz evren bu çoklu evrenlerin sadece bir parçasıdır. Her şeyden önce şunu belirtmek isteriz ki çoklu evrenler bilimsel bir teori değildir, fizikteki çeşitli teorilerden çıkan teori bir sonuç olduğu belirtilmesi önemlidir. Bilimsel teoriler iyi çalışılmış, gözlemler, deneyler ve bilimsel metodun diğer yöntemleriyle tekrar tekrar test edilmiş açıklamalardır; nasıl ve neden sorularına yanıt verirler ve çoğunluğun sandığının aksine varsayımdan ibaret değildirler. Çoklu evrenler de henüz bir teori aşamasında olmamasına karşın arkasında güçlü fiziksel kanıtlar barındıran bir konsepttir. Modern bilimde çoklu evrenlerin varlığı üzerinde onlarca modelleme bulunmaktadır ve çoklu evrenler fizikte onlarca sorunu açıklar niteliktedir. Bu modellerden bir kaçına değinelim: Uzamsal Çoklu Evren Uzamsal çoklu evrenler modellerinde çok büyük -belki de sonsuz- tek bir uzay vardır

İbn Rüşd ve Din-Felsefe İlişkisi

Din Kavramı         Öz Arapça’da din kelimesi, “usul, alışkı veya tutulan yol” gibi anlamlara gelmektedir. Farsça’da “alışkı edinmek, inanmak” gibi anlamlara gelirken Arami/İbrani dillerinde “hükmetmek, mülk, yargı, hesap ve mükafat” anlamlarına gelir. Eski Yunanca’da ise “korku ile karışık sevgi/saygı” manasına gelir.[1] Batı’da ise Latince “religin/religio” kelimesinden gelen kavram, “tekrar tekrar okumak, yapmak ve ihmal etmemek, bir şeyi vazife edinmek” anlamlarına gelir fakat kelimenin kökeninin ne olduğu konusunda fikir birliği yoktur.[2] Kimi zaman afyon, kimi zaman ulaşılması gereken nihai bilgi olan din kavramının genel bir tanımını yapmak imkansız olsa da; tanım olarak, subjektif bir tutum sergilemeden, aşağıdaki tanımı vermek istiyorum: Din, birtakım inançlar, fiiller ve cemaatin ortak tecrübeleriyle ve bireysel tecrübelerle inşa edilmiş; kendini adamayı, ibadeti ve odaklanmış bir hayat istikametini ilham eden veya gerektiren bir “nihai gerçeklik” tasavvurudur.[3]

Kur'an'a Göre Güneş Balçıkta Mı Batar?

Bu yazı, birçok İslam karşıtı tarafından sıkça dile getirilen ve "bilimsel hata" olarak nitelendirilen bir ayet olan Kehf 86'ya yönelik olarak getirilen "gerçekten bilimsel hata var mı, ayet nasıl anlaşılabilir veya nasıl tasvir edilmiştir, Zülkarneyn kimdir?" gibi sorulara cevap niteliğinde olacak. En başta "Zülkarneyn Kimdir" sorusunu ele alalım. Öncelikle belirtmek isteriz ki, Kur'an şahısları değil karakterleri ele alır. Örneğin Tebbet suresinde bahsedilen Ebu Leheb'i düşünelim. Kur'an'ın buradaki odağı, tek hedefi Ebu Leheb değildir, Ebu Leheblerdir. Kıyamete kadar gelecek Ebu Leheb karakterindeki kişilerdir. Dolayısıyla Kur'an genellikle isimlere yer vermez, olayı lakap yoluyla ele alır. Bu da Kur'an'ın evrenselliğine dair en büyük delillerdendir. Zülkarneyn de bir lakaptır, illa tek bir şahıs olarak ele alınması gerekmez. Arapça bakımından Zülkarneyn'i incelersek derin manalara gelebildiğini ve anlatılan kıssa ile