Ana içeriğe atla

İslami Tanrı Tasavvuru Mutlak Kudretli Midir?



Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla ;

Hamd Alemlerin Rabbi olan Allah'a, sâlat ve selam Hz. Muhammed'e, Ehl-i Beyt'ine, ashabına ve o günden bugüne kadar gelen ve gelecek olan tüm müminlerin üzerine olsun.

Tarih boyunca birçok dinde Tanrı'nın sıfatları tartışılmış ve o günden bugüne tanrı ve tanrılar hakkında birçok görüş ortaya atılmıştır. Bu yazımızda ise Kur'an'ın ve Sünnet'in bize sunduğu tanrı tasavvurunu ele alacağız. 

Zaman, mekan ve Allah ;

İslam ümmeti içerisinde Allah'ın zamandan ve mekandan münezzeh olması ittifak ile kabul görmüştür. Kur'an'da bu sıfatların delili olarak ;"Evvel, Ahir, Zahir ve Bâtın" sıfatları en önde gelir. Yine Hz. Muhammed (s.a.v) : “Allah vardı, onunla birlikte hiçbir şey yoktu.” buyurmuşlardır. O (C.C) var iken ne zaman vardı, ne de mekan vardı, tek mevcudiyet yalnızca O'nun varlığı idi; zira O, "Vacib varlık" olandır.

Allah zamandan ve mekandan elbette ki münezzehtir: 

"هُوَ الْأَوَّلُ وَالْآخِرُ وَالظَّاهِرُ وَالْبَاطِنُ وَهُوَ بِكُلِّ شَيْءٍ عَلِيمٌ

O, Evvel'dir ve Âhir'dir; Zahir'dir, Batın'dır. Ve O, Her Şeyi En İyi Bilen'dir."

Şimdi Allah'ın bu sıfatların tek tek anlamlarını sunacak ve açıklayacağız.


EL-EVVEL: Kur'an'da yer alan Esma-i Hüsna'dandır. Bir yerde Allah'a isnatla, "el" takısıyla mutlak ve mücerret olarak gelir. Sonsuz ve öncesiz, varoluş açısından ilk olan, varlığının başlangıcı olmayan, eşsiz ve benzersiz ve "mutlak ve sonsuz özne" anlamlarına gelmektedir.

EL-AHİR: El-Ahir, Kur'an'da El-Evvel sıfatının hemen ardından gelmektedir. Allah'a isnatla isim formunda, mutlak ve bağımsız olarak bir yerde gelir. Her şey yok olduktan sonra en son zatı kalan demektir. Bunun yanında "sonsuz ve sonrasız" anlamına da gelir. 

El-Evvel ve El-Ahir isimlerine bir bütün olarak bakmamız gerekir. Zira El-Ahir ismi  El-Evvel isminin hemen ardından gelir. İki isim bir "vav" bağlacıyla hem birbirinden ayrılır, hem de bağlanır.

Bu iki isim bize hem Allah'ın sonsuz varlığını anlatırken, hem de  zamandan münezzeh olduğunu belirtir ve "aşkınlık" sıfatının bir kısmını anlatır.

Bir varlık hem "evvel/öncesi olmayan", hem de "âhir/sonrası olmayan" ise bu onun zamandan münezzeh olduğunu gösterir. Çünkü bir varlık hem varlığın en başındaki, hem de en sonuncusu ise bu O'nun (hâlık ismi ile beraber) kıdem sıfatına delalet eder. (Kıdem, Allah’ın varlığının evveli ve başlangıcının bulunmaması, Allah’ın ezelî ve kadîm olması demektir.) Bu sıfat, Allah’ın yaratılmamış olduğunu, O’nun olmadığı hiçbir zamanın bulunmadığını ifade eder. Çünkü zamanı ve mekanı yaratan da Allah’tır. Allah’ın dışındaki bütün varlıkların -yıldızların, gezegenlerin, insanların, hayvanların, bitkilerin- bir evveli, bir başlangıcı, yaratıldıkları ve var olmaya başladıkları bir zaman vardır. Bu varlıklar önceden yok iken sonradan Allah’ın yaratmasıyla var olmuşlardır. Halbuki Allah böyle değildir. O’nun varlığının evveli ve başlangıcı yoktur. Çünkü O, var olması zorunlu varlıktır (Vacib varlık) . Geriye doğru ne kadar gidilirse gidilsin O’nun olmadığı bir zaman düşünülemez. Allah’ın varlığının bir başlangıcının olmaması, O’nun yaratılmış olduğu anlamına gelir ki bu, Allah için muhaldir, çünkü yaratılmış olan ilah olamaz. Bununla beraber, "Beka" sıfatına da delalet etmektedir. (Bekâ, Allah’ın bâkî, ebedî, sonsuz, ölümsüz olması ve varlığının sonu olmaması demektir.) Sonlu olmak, ölümlü olmak, bir gün yok olmak, yaratılmış varlıkların özelliğidir. Kâinatta gördüğümüz ve görmediğimiz, küçük ve büyük bütün varlıklar sonludur, ölümlüdür, bir gün yok olacaklardır. Allah ise böyle değildir. O, yaratılmadığı için fâni, sonlu ve ölümlü değildir. O, varlığı zorunlu tek varlıktır. Her canlı ölecektir, O ise ebedîdir. 

Rahman suresinin,"Yeryüzünde (ve âlemde) bulunan her canlı fanidir, ölümlüdür, ancak azamet ve ikram sahibi Rabb’inin zâtı bâki kalacaktır” manasındaki 26 ve 27. âyetleri ile İhlas suresinin tamamı Allah’ın bu sıfatlarını ifade etmektedir. Zamandan münezzeh olan Allah'ın mekandan münezzeh olmadığını iddia etmek elbette abes olacaktır, zira zaman evrenin başlangıcıyla var olan bir şeydir. 

Bunun yanında bir varlık eğer mekan dahilinde ise bu o varlığın ihtiyaç sahibi (mümkün varlık) olduğuna delalet edecektir. Ancak Kur'an'ın bize sunduğu Allah tasavvuru tam tersine işaret etmekte olup bize Allah'ın "Selbî" ve "Tenzihî" sıfatlarını vermektedir. 

Allah’ın Selbî ve Tenzîhî sıfatları, Allah’ın ne olmadığını ve neler yapmadığını, hangi özelliklere sahip olmadığını ifade eden sıfatlardır. Allah’ın bu sıfatlarından bir kısmını şöyle özetleyebiliriz:

Allah’ın anası, babası, eşi, çocuğu ve benzeri yoktur. O, hiçbir şeye muhtaç değildir. 

İhlas suresi, Allah’ın bu niteliklerini bize bildirmektedir. 

قل هو هللا احد هللا الصمد لم يلد و لم يولد و لم يكن له كفوا احد

“De ki O Allah tektir. O samettir yani, hiçbir şeye muhtaç değildir, her şey O’na muhtaçtır. Ondan çocuk olmamıştır yani O, kimsenin babası değildir. O doğmamıştır yani, O, kimsenin çocuğu değildir. Hiçbir şey O’na denk ve benzer değildir.” [112:1-4]

ال شريك له
“Onun hiçbir ortağı yoktur…” [6:163] 

ال تاخذه سنة و ال نوم
“O'nu ne uyuklama tutabilir ne de uyku” [2:255]

قُلْ أَغَيْرَ اللّهِ أَتَّخِذُ وَلِيًّا فَاطِرِ السَّمَاوَاتِ وَالأَرْضِ وَهُوَ يُطْعِمُ وَلاَ يُطْعَمُ قُلْ إِنِّيَ أُمِرْتُ أَنْ أَكُونَ أَوَّلَ مَنْ أَسْلَمَ وَلاَ تَكُونَنَّ مِنَ الْمُشْرِكَينَ
“O (yaratıkları) besleyendir ve (kendisi) beslenmeye ihtiyacı olmayandır” [6:14]

وَمَا اللّهُ بِغَافِلٍ عَمَّا تَعْمَلُونَ
“Allah, yaptıklarınızdan gafil değildir” [2:74]

فَمَن تَوَلَّى بَعْدَ ذَلِكَ فَأُوْلَئِكَ هُمُ الْفَاسِقُونَ
"Allah, kullarına asla zulmedici değildir” [3:182] 

لَا يُسْأَلُ عَمَّا يَفْعَلُ وَهُمْ يُسْأَلُونَ
“O, yaptığından dolayı sorgulanamaz fakat onlar sorgulanırlar” [21:23]

أَوَلَمْ يَرَوْاْ أَنَّا نَأْتِي الأَرْضَ نَنقُصُهَا مِنْ أَطْرَافِهَا وَاللّهُ يَحْكُمُ لاَ مُعَقِّبَ لِحُكْمِهِ وَهُوَ سَرِيعُ الْحِسَابِ
"Allah hükmeder. O’nun hükmünü bozacak hiçbir kimse yoktur…” [13:41]

و ما كان هللا ليعجزه من شيئ في السماوات و ال في االرض
“Ne göklerde ne de yerde Allah’ı âciz bırakacak hiçbir şey yoktur…” [35:44] 

ان هللا ال يخفى عليه شيئ في االرض وال في السماى
“Şüphesiz göklerde ve yerde hiçbir şey Allah’a gizli kalmaz” [3:5]

فلن يخلف هللا عهده
“Allah verdiği sözden asla dönmez” [2:80]

الميعاد يخلف ال هللا ان
"Şüphesiz Allah vaadinden dönmez” [3:9]

Allah'ın sıfatlarından birisinin de "her yerde olan" olması gerekir, ancak böyle bir sıfat O'nun mekan dahilinde olduğunu gösterir." denilebilir. Biz de buna karşılık olarak Allah'ın "El-Vâsi" sıfatında bahsederiz. Zira El-Vâsi, ism-i fail kalıptadır. Allah için kapasitesinin sonsuz olduğuna delalet ettiği gibi bu isim "kuşatan" anlamına da gelmektedir. Bu da demek oluyor ki İslam'ın Allah tassavvurunda yaratıcının her yerde olması O'nun kudreti ile ilişkilidir. 


Peki Allah Omnipotent (Her şeye kadir) midir? 

Bu konuda Kur'an zaten katı bir dille bunu vurgular. Allah’ın sonsuz gücünün bulunmasının yanında Kur'an, Eski Ahit'teki veya Transteizm'deki gibi yanlış ve Tanrı'ya noksanlık atfeden bu tür inanışların hepsini reddetmektedir. [50:38]

Yine Kur'an, Allah'ın mülkünde ortak kabul etmediği gibi ve kainatın her alanında mutlak ve tek hüküm sahibi olmasını (Tevhid'i) sürekli vurgular. Politeizm ve Duoteizm gibi inanış ve felsefeleri de reddetmekte ve hem uluhiyette, hem de rububiyette Allah'ın mutlak tek olduğunu ve "El-Ahad (ikincisi olmayan, tek olan) olduğunu söylemektedir. 

Allah'ın Omnipotent olmasıyla ilgili Esma-i Hüsnalar'a gelecek olursak bunlar;

"Kâdir/kâdîr/kâdirîn" (mutlak güç sahibi), "Muktedir/Muktedirun" (Varlık üzerinde mutlak otorite sahibi), "Musî" (Sonsuz ve geniş kuvvet sahibi), "Vasi" (Sonsuz kudret, ilim, irade ve rahmetiyle kuşatan), "Aziz" (Kaybedilmesinden korkulan dost, en yüksek mertebe sahibi, sonsuz güç ve izzet sahibi mağlup edilemez)'dir.


KAYNAKÇA:

1: Kur’an’a Göre Esma-i Hüsna, Mustafa İslamoğlu

2: Kitabu't Tevhid, Ebu Abdullah İbn Mende

3: https://islamansiklopedisi.org.tr/esma-i-husna

4: Esma-i Hüsna, Ramazan Sönmez

5: Felsefeye Giriş, Ahmet Arslan

6: Doksan Dokuz-El-Esmaü'l-Hüsna ile Arapça, Kübra Kılcı

7: Risale-i Nur Işığında Esma-i Hüsna, Gülşen Gazel

8: Allah'ın Güzel İsimleri Esmaü'l-Hüsna, Prof. Dr. Ramazan ALTINTAŞ

Yorumlar

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Kur'an ve Huri Kavramı

Bu yazımızda Kur'an'daki huri kavramının ve cennette vadedilen ödüllerin bir değerlendirmesini yapacağız.   1) Huriler sadece erkeklere verilen bir ödül mü?   Arapça'da isimler cinsiyet bakımından  müzekker  ve  müennes  yani eril ve dişil olarak ikiye ayrılır. Erkek ve kadının karışık olduğu bir topluluğa veya sadece erkeklerin olduğu bir gruba yönelik bir hitap söz konusu olduğunda müzekker, yani erkek takı kullanılır.¹  Mesela "...Onlar için orada (Cennet'te) temiz eşler vardır..." [2:25] derken müzekker kullanılır. Eğer hitap erkek zamir ve erkek kalıplar üzerinden getiriliyorsa muhatap herkestir, kadın-erkek ayrımı söz konusu değildir. Buna bir örnek verecek olursak:   Müminun Suresi 1.Ayette " قَدْ اَفْلَحَ الْمُؤْمِنُونَۙ " ifadesi yer alır.  "Müminler kesinlikle kurtuluşa ermiştir" mealindeki bu ayette "müminler" kelimesi için kullanılan kelime yine erkek kalıptadır. Bu kurtuluşa erenler arasında kadınlar y

Çoklu Evrenler ve İslam

Paralel evren, çoklu evren olarak tanımlanan birbirinden farklı gözlemlenebilir evrenlerin hipotezsel toplamıdır. İçinde bulduğumuz evren bu çoklu evrenlerin sadece bir parçasıdır. Her şeyden önce şunu belirtmek isteriz ki çoklu evrenler bilimsel bir teori değildir, fizikteki çeşitli teorilerden çıkan teori bir sonuç olduğu belirtilmesi önemlidir. Bilimsel teoriler iyi çalışılmış, gözlemler, deneyler ve bilimsel metodun diğer yöntemleriyle tekrar tekrar test edilmiş açıklamalardır; nasıl ve neden sorularına yanıt verirler ve çoğunluğun sandığının aksine varsayımdan ibaret değildirler. Çoklu evrenler de henüz bir teori aşamasında olmamasına karşın arkasında güçlü fiziksel kanıtlar barındıran bir konsepttir. Modern bilimde çoklu evrenlerin varlığı üzerinde onlarca modelleme bulunmaktadır ve çoklu evrenler fizikte onlarca sorunu açıklar niteliktedir. Bu modellerden bir kaçına değinelim: Uzamsal Çoklu Evren Uzamsal çoklu evrenler modellerinde çok büyük -belki de sonsuz- tek bir uzay vardır

İbn Rüşd ve Din-Felsefe İlişkisi

Din Kavramı         Öz Arapça’da din kelimesi, “usul, alışkı veya tutulan yol” gibi anlamlara gelmektedir. Farsça’da “alışkı edinmek, inanmak” gibi anlamlara gelirken Arami/İbrani dillerinde “hükmetmek, mülk, yargı, hesap ve mükafat” anlamlarına gelir. Eski Yunanca’da ise “korku ile karışık sevgi/saygı” manasına gelir.[1] Batı’da ise Latince “religin/religio” kelimesinden gelen kavram, “tekrar tekrar okumak, yapmak ve ihmal etmemek, bir şeyi vazife edinmek” anlamlarına gelir fakat kelimenin kökeninin ne olduğu konusunda fikir birliği yoktur.[2] Kimi zaman afyon, kimi zaman ulaşılması gereken nihai bilgi olan din kavramının genel bir tanımını yapmak imkansız olsa da; tanım olarak, subjektif bir tutum sergilemeden, aşağıdaki tanımı vermek istiyorum: Din, birtakım inançlar, fiiller ve cemaatin ortak tecrübeleriyle ve bireysel tecrübelerle inşa edilmiş; kendini adamayı, ibadeti ve odaklanmış bir hayat istikametini ilham eden veya gerektiren bir “nihai gerçeklik” tasavvurudur.[3]

Din ve Mitoloji - "Kur'an'ın Tanrı Kelamı Olmadığının Delilleri" Videosuna Cevap

Bu yazımızda Din ve Mitoloji adlı Youtube kanalının yapmış olduğu  "Kur'an'ın Tanrı Kelamı Olmadığının Delilleri" isimli videodaki iddialara cevap vereceğiz. Videodaki iddiaların zamanları iddiaların yanlarında verilmiştir. Dilerseniz iddiaları videodan da inceleyebilirsiniz. Gelin videodaki iddialara tek tek göz atalım. İddia-1) Dünya Hayatının Oyun/Eğlence Olması Çelişkisi [1:15-2:33] Kur'an'da bir ayette "Dünya hayatı ancak bir oyun ve bir eğlencedir." yazarken, başka bir ayette  "Biz gökleri, yeri ve ikisinin arasında bulunanları oyun olsun diye yaratmadık." yazıyor. Peki, hangisine inanacağız? İlk başta ayetlere bakalım: "Dünya hayatı ancak bir oyun ve bir eğlencedir. Elbette ki ahiret yurdu Allah'a karşı gelmekten sakınanlar için daha hayırlıdır. Hâlâ akıllanmayacak mısınız?"[6:32]  "Biz; gökleri, yeryüzünü ve ikisinin arasında bulunanları oyun olsun diye yaratmadık." [44:38] Öncelikle bu çelişki iddiası her n