Ana içeriğe atla

Kur'an ve Huri Kavramı

Bu yazımızda Kur'an'daki huri kavramının ve cennette vadedilen ödüllerin bir değerlendirmesini yapacağız.

 

1) Huriler sadece erkeklere verilen bir ödül mü?

 

Arapça'da isimler cinsiyet bakımından müzekker ve müennes yani eril ve dişil olarak ikiye ayrılır. Erkek ve kadının karışık olduğu bir topluluğa veya sadece erkeklerin olduğu bir gruba yönelik bir hitap söz konusu olduğunda müzekker, yani erkek takı kullanılır.¹ Mesela "...Onlar için orada (Cennet'te) temiz eşler vardır..." [2:25] derken müzekker kullanılır. Eğer hitap erkek zamir ve erkek kalıplar üzerinden getiriliyorsa muhatap herkestir, kadın-erkek ayrımı söz konusu değildir. Buna bir örnek verecek olursak:

 

Müminun Suresi 1.Ayette " قَدْ اَفْلَحَ الْمُؤْمِنُونَۙ " ifadesi yer alır.  "Müminler kesinlikle kurtuluşa ermiştir" mealindeki bu ayette "müminler" kelimesi için kullanılan kelime yine erkek kalıptadır. Bu kurtuluşa erenler arasında kadınlar yoktur gibi bir mana akla gelemez. Buradaki kasıt hem erkekler hem de kadınlardır. Kur'an zaten gerekli gördüğü yerlerde kadınlarla erkeklere ayrı ayrı hitap ediyor. Bu açıdan Arapça'nın ataerkil yapısını aşıp:

"Müslüman erkekler ve müslüman kadınlar, inanan erkekler ve inanan kadınlar, söz dinleyen erkekler ve söz dinleyen kadınlar, doğru sözlü erkekler ve doğru sözlü kadınlar, sabreden erkekler ve sabreden kadınlar, saygılı erkekler ve saygılı kadınlar, yardımsever erkekler ve yardımsever kadınlar, oruç tutan erkekler ve oruç tutan kadınlar, iffetli erkekler ve iffetli kadınlar, ALLAH'ı çok anan erkekler ve çok anan kadınlar; işte ALLAH onların hepsine bağışlanma ve büyük bir ödül hazırlamıştır." [33:35] şeklinde tek tek kadını ve erkeği saydığı yerler de vardır.


Peki Kur'an'da huri kelimesi nasıl kullanılmıştır? Bu değerlendirmeyi yapmak için ilk olarak huri kelimesinin etimolojik anlamına bakalım:

 

Hûr kelimesi "beyaz olmak, beyazlaşmak" anlamındaki haver kökünden sıfat olan havrânın çoğuludur. Dilciler hûri için "beyaz tenli, gözünün beyazı saf, siyahı koyu ve yuvarlak" tasvirini yapmışlardır.²

 

Kur'ân-ı Kerîm'de hûr kelimesi dört âyette geçmekte, bunların üçünde "iri kara gözlüler" anlamındaki "în" kelimesiyle birlikte zikredilmektedir [44:55; 52:20; 56:22]. Diğer âyette ise "çadırlarda iskân edilmiş" mânasındaki "maksûrât" kelimesiyle beraber yer almaktadır [55:72]³ Bu 4 ayeti incelediğimizde  "Hur" sözcüğünün, her iki cinsi de içine alan ortak bir anlama sahip olduğunu anlıyoruz. Erhan Aktaş, bu sözcüğün, tefsir ve çeviri külliyatında, "cennet'te erkeklere sunulacak, ikram edilecek dişi varlıklar" olarak tanımlanmış olmasının, vahye dair önemli yanılgılardan biri olduğunu söylemiştir.⁴

 

2) Erkeklere özel olarak sunulacak bir cennet ödülü var mı?

Hurilerin erkeklere, gılmanların da kadınlara verileceği şeklinde bir algı vardır. "Hur" kelimesi dişi bir kelime olmadığı gibi "gılman" kelimesi de eril bir kelime değildir. Mesele cinsiyet ve cinsellik üzerinden değil, bir hizmete muhatap kılınma üzerinden değerlendirilir.

Buna istisna olarak Rahman Suresi 70. ve 72. ayetler örnek gösterilebilir. Elmalılı Hamdi Yazır bu ayetleri şöyle çevirmiştir:

70 - İçlerinde güzel huylu, güzel yüzlü kadınlar vardır.

72 - Çadırlar içerisinde gözlerini yalnız kocalarına çevirmiş hûriler vardır.

 

Muhammed Esed ise aynı ayetleri şu şekilde tercüme etmiştir:

70.Ve bu [bahçeler]de [her] şeyin en muhteşemi ve en güzeli bulunacak.

72. [Kutsananlar, orada, harika] çadırlarda saf ve çekingen, yumuşak huylu eşleri [ile birlikte yaşayacaklar].

Arapçada fiziki güzelliği ifade eden sözcük, "cemil" sözcüğüdür. Rahman Suresi 70 ve 72. ayetlerde "eşler", "kadınlar", "güzel huylu", "güzel kadınlar" sözcükleri yer almamaktadır. Bu sözcüklerin, "erkeksi algının" yakıştırmaları olduğunu düşünüyorum. Yine de bu ayetlerin iki anlamının da dilbilgisi kuralları çerçevesinde doğru olabileceğini de belirtmek istiyorum.

 

3) Kur'an'da göğüsleri yeni tomurcuklanmış kızlardan bahsediliyor mu?

Cennette verilecek ödülleri anlatan ayetlerden birisi de Nebe Suresi 33.Ayettir. Bazı müfessirler Nebe Suresi 33.Ayetteki "kevâ'ibe etrâbâ" ifadesini "göğüsleri tomurcuklanmış kızlar" şeklinde çevirmiştir. Bu, Kur'an'ın üslubuna uymayan ve anlatım biçimine yakışmayan bir çeviridir.

Esasında ayet "kevaib" ve "etrab" olmak üzere iki sözcükten oluşmuştur. Kevâib; görkemli, yüce, küp gibi anlamlara gelen "keab" kökünden gelmektedir. Eril ve dişil cisimlerin her ikisini de kapsayan bir sözcüktür. "Etrab" sözcüğü ise, akran, yaşıt, emsal, aynı seviyede" demektir. Dolayısıyla ayetin doğru çevirisi, "birbirine denk, görkemli eşler" şeklindedir.⁵

Muhammed Esed de bu ayet hakkında şöyle söylemiştir:

 

"Kur'an'ın cennetin güzellikleri ile ilgili bütün teşbîhleri aynı ölçüde hem erkek hem de kadın için geçerli bulunmaktadır. Diğer taraftan kevâib'in bu anlamı, gündelik kullanışın türediği kökü -ki keb isminin taşıdığı mecazî "gözalıcılık" anlamına dayanmaktadır- gözardı etmekte ve bu açık mecazın yerine maddî olarak gözalıcı bir şey için geçerli olan lafzî karşılığını geçirmektedir. Bu, bana göre tamamen temelsiz bir yorumdur. Cennetin nimetleri ile ilgili Kur'ânî tasvirlerin daima müteşabih olduklarını hatırlarsak, kevâib teriminin, yukarıdaki bağlamda, hiçbir cinsiyet ayrımı yapmaksızın, "muhteşem [veya "harika"] varlıklar" anlamına geldiğini ve etrâb terimi ile birlikte "müthiş uyumlu harika eşler"i gösterdiğini anlarız -böylece kutsanmış kimselerin birbirleriyle ilişkilerine işaret edilmiş ve onların tümünün karşılıklı tamamlayıcılıkları ve eşit ölçüdeki değerleri vurgulanmış olmaktadır."

 

4) Cennette hurilerle cinsel ilişkinin olması bir sorun mudur?

Kur'an'da, cennette cinsellik içeren bir yaşamın olup olmadığına dair açık bir ifade yoktur. Cennet ve cennet ödüllerinden bahseden ayetlerin çoğu müteşabihtir ve birden fazla anlama gelebilmektedir. Hurilerinin "cinsel partnerler" olduğu algısı Kur'ani bir ifadeye dayanmamakla birlikte bunun aksini ima eden bir anlatım da yoktur. Hatta insanlara dünyada bahşedilmiş bir zevkin cennette olmayacağını söylemek oldukça zor gözüküyor.

 

5) Kur'an'daki cennet vaatleri sadece Arap coğrafyasında yaşan insanları tatmin edecek şeylerden mi oluşuyor?

 

Şunu unutmamak gerekir, cennet vaatleri yalnızca birer örnektir. Kur'an'ın ilk muhatapları ve gelecekteki insanlar için en çok arzulanan ne ise Kur'an'da onlardan bahsedilmiştir. Allah, cennette verilecek ödüllerin yalnızca Kur'an'da bahsedilen şeylerle sınırlı olmadığını gösteren genel ifadeler de kullanmıştır.

Mesela Kaf Suresi 35.ayette "Orada kendileri için diledikleri her şey vardır” ifadesi yer alır. Herkesin hoşuna gidecek ortak bir örnek olmadığı için, evrensel olan bir kitap verdiği örneklerin yanında genel ifadeler de kullanmalıdır. Kur'an, genel ifadeler de kullandığı için bu konuda hiçbir şekilde eleştirilemez.


KAYNAKÇA:

1: https://islamansiklopedisi.org.tr/muzekker-ve-muennes

2: Lisânü’l-ʿArab, "ḥvr" md.; Kāmus Tercümesi, "ḥvr" md.

3: https://islamansiklopedisi.org.tr/huri

4: Erhan Aktaş, Kerim Kur'an Türkçe Çeviri, ss. 700-701

5: A.g.e ss. 756

6: Muhammed Esed, Kur'an Mesajı Meal-Tefsir, İşaret Yayınları, s.1409

Yorumlar

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Çoklu Evrenler ve İslam

Paralel evren, çoklu evren olarak tanımlanan birbirinden farklı gözlemlenebilir evrenlerin hipotezsel toplamıdır. İçinde bulduğumuz evren bu çoklu evrenlerin sadece bir parçasıdır. Her şeyden önce şunu belirtmek isteriz ki çoklu evrenler bilimsel bir teori değildir, fizikteki çeşitli teorilerden çıkan teori bir sonuç olduğu belirtilmesi önemlidir. Bilimsel teoriler iyi çalışılmış, gözlemler, deneyler ve bilimsel metodun diğer yöntemleriyle tekrar tekrar test edilmiş açıklamalardır; nasıl ve neden sorularına yanıt verirler ve çoğunluğun sandığının aksine varsayımdan ibaret değildirler. Çoklu evrenler de henüz bir teori aşamasında olmamasına karşın arkasında güçlü fiziksel kanıtlar barındıran bir konsepttir. Modern bilimde çoklu evrenlerin varlığı üzerinde onlarca modelleme bulunmaktadır ve çoklu evrenler fizikte onlarca sorunu açıklar niteliktedir. Bu modellerden bir kaçına değinelim: Uzamsal Çoklu Evren Uzamsal çoklu evrenler modellerinde çok büyük -belki de sonsuz- tek bir uzay vardır

İbn Rüşd ve Din-Felsefe İlişkisi

Din Kavramı         Öz Arapça’da din kelimesi, “usul, alışkı veya tutulan yol” gibi anlamlara gelmektedir. Farsça’da “alışkı edinmek, inanmak” gibi anlamlara gelirken Arami/İbrani dillerinde “hükmetmek, mülk, yargı, hesap ve mükafat” anlamlarına gelir. Eski Yunanca’da ise “korku ile karışık sevgi/saygı” manasına gelir.[1] Batı’da ise Latince “religin/religio” kelimesinden gelen kavram, “tekrar tekrar okumak, yapmak ve ihmal etmemek, bir şeyi vazife edinmek” anlamlarına gelir fakat kelimenin kökeninin ne olduğu konusunda fikir birliği yoktur.[2] Kimi zaman afyon, kimi zaman ulaşılması gereken nihai bilgi olan din kavramının genel bir tanımını yapmak imkansız olsa da; tanım olarak, subjektif bir tutum sergilemeden, aşağıdaki tanımı vermek istiyorum: Din, birtakım inançlar, fiiller ve cemaatin ortak tecrübeleriyle ve bireysel tecrübelerle inşa edilmiş; kendini adamayı, ibadeti ve odaklanmış bir hayat istikametini ilham eden veya gerektiren bir “nihai gerçeklik” tasavvurudur.[3]

Din ve Mitoloji - "Kur'an'ın Tanrı Kelamı Olmadığının Delilleri" Videosuna Cevap

Bu yazımızda Din ve Mitoloji adlı Youtube kanalının yapmış olduğu  "Kur'an'ın Tanrı Kelamı Olmadığının Delilleri" isimli videodaki iddialara cevap vereceğiz. Videodaki iddiaların zamanları iddiaların yanlarında verilmiştir. Dilerseniz iddiaları videodan da inceleyebilirsiniz. Gelin videodaki iddialara tek tek göz atalım. İddia-1) Dünya Hayatının Oyun/Eğlence Olması Çelişkisi [1:15-2:33] Kur'an'da bir ayette "Dünya hayatı ancak bir oyun ve bir eğlencedir." yazarken, başka bir ayette  "Biz gökleri, yeri ve ikisinin arasında bulunanları oyun olsun diye yaratmadık." yazıyor. Peki, hangisine inanacağız? İlk başta ayetlere bakalım: "Dünya hayatı ancak bir oyun ve bir eğlencedir. Elbette ki ahiret yurdu Allah'a karşı gelmekten sakınanlar için daha hayırlıdır. Hâlâ akıllanmayacak mısınız?"[6:32]  "Biz; gökleri, yeryüzünü ve ikisinin arasında bulunanları oyun olsun diye yaratmadık." [44:38] Öncelikle bu çelişki iddiası her n